Değirmenci Dergisi Sayı:133 Kasım - Aralık 2022

74 RÖPORTAJ KASIM-ARALIK 2022 un sanayicileri olarak, değirmen makineleri sanayicileriyle buğdaydan kaliteli ve sağlıklı ürünler üretiyoruz. Bu unlar sofralara gelene kadar o kadar çeşitleniyor ki hayal ede- mezsiniz. Geçmişte un denildiği zaman aklımıza bir çeşit un gelirdi. Çok küçük çaplı fırınlar vardı. Ama günümüzde artık fırıncılık sektörü inanılmaz bir hal aldı. Türkiye’nin fırıncılık anlamında geldiği nokta küçümsenmeyecek derecede büyüdü. Fırınların sunduğu ürün çeşitliliği çok artış gösterdi. Sektörün üretimde kullandığı makine ve teknolojilerin un ihracatında yakaladığımız başarıdaki rolü nedir? Teknolojik altyapı ve donanım olarak çok önemli bir nokt- adayız. Gerçekten bugün dünya un ihracat şampiyonuysak bunda teknolojimizin büyük katkısı var. Herkesin reçetes- ine uygun ürün üretiyoruz. Kim ne istiyor ise onu üretiyoruz. Makarnacı, makarnalık un istiyorsa onu üretiyoruz. Bisküvi- ci, bisküvilik un istiyorsa onu üretiyoruz. Fırıncılık sektörü için de çok farklı unlar üretiyoruz. Kara fırını var, taş fırını var, çeşitli modern fırınlar var…Hepsine uygun farklı farklı unlar üretiyoruz. İhracat yaptığımız ülkelerin damak zevkine göre, hava koşullarına göre, iklim koşullarına göre ürün geliştiri- yoruz. ‘BİZ UN SANAYİCİLERİ 7 MİLYAR İNSANA DOKUNUYORUZ’ Gerçekten Türk un sanayisinin bu başarısı aslında bizim unlu mamuller sektörümüzü de katma değerli hale getirdi. Türkiye, dünyanın en büyük makarna ihracatçılarından biri olduysa Türk un sanayicinin bunda çok ciddi bir katkısı var. Bugün yem sanayine de çok fazla katkımız var. Yem san- ayinin önemli bir girdisi olan kepeği de biz un sanayicileri üretiyoruz. Un sektörünün o kadar çok dokunduğu sektör var ki çorba da bile bizim unumuz var. Baktığınızda biz un sanayicileri 90 milyon demeyeceğim, 7-7.5 milyar insana dokunuyoruz. Sektörümüz hakikaten çok özel ürünler üre- tiyor. Türkiye’nin un üretimi alanında gerçekten çok büyür bir rolü var. Bu rolü de -TUSAF’ı temsil ettiğim için- en iyi şekilde yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Türkiye açısından bakarsak son yıllarda buğdayın önemi daha iyi anlaşılır hale geldi. Geçmişte dünya fiyatları bi- zim fiyatlarımızın çok daha altındaydı. Dolayısıyla bizler de onun avantajıyla yurtdışından buğday getirip Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında dünyayı un ihraç ediyorduk. Bu, sektörde bir dönüşüm sağladığı gibi hem de bugüne gelişimizde önemli bir katma değer oldu. Tabi bu, Türkiye’de zaman içerisinde çiftçimizi ana ürünü olan buğday ve arpanın ekiminden uzaklaştırdı. Ve yerine alternatif ürün arayışlarına girdi. Örneğin bizim Ege Bölge- si’ne baktığımızda çok yıllık bitkiler daha da çoğaldı. Bu bölgede birçok buğday ve arpa üreticisi zeytin, üzüm ve farklı meyve çeşitleri gibi çok yıllık bitkilere yöneldi. Çok yıllık bitkilere dönüşmeyen sulanabilen arazilerde ise de pamuğa verilen yüksek primler sebebiyle genellikle pamuk ağırlıkta kaldı. Sulanabilir buğday alanlarından çok ciddi kayışlar oldu. Ama TMO’nun bu sene buğday fiyatlarına uyguladığı 1000 liralık prim çiftçide inanılmaz memnuniyet yarattı. Şimdi ekim dönemi yaklaşıyor. Çiftçi bu dönem için yavaş yavaş ekeceği buğday çeşitleri ile ilgili bilgi alıyor. Çok ciddi bir talep artışını görmeye başladık. Seneye buğday ekimi bu şekilde devam ederse Türkiye’de buğday üretimi hızla artar. Türkiye’nin buğday üretiminin artmasının, hem un sanayisini hem unlu mamuller sektöründe inanılmaz değer katacağından şüphem yok. Çünkü biz buğdaydan çok şeyler yapıyoruz. Buğdaydan sadece un yapmıyoruz,

RkJQdWJsaXNoZXIy NTMxMzIx